21 Nisan 2012 Cumartesi

Lancome'un Ruju... Ya da aslında markanın gücü...

Lancome ikinci kez giriyor bloguma, başlığı yazarken farkettim.
Olsun, ben markayı iki kere yazacaksam ilk seçeneğim mutlaka Lancome olur.
Bunun bir iki nedeni var. Birincisi yıllar önce Lancome'un felsefesini okumam, o zamanki marka yüzü olan Isabella Rosselini ve gül ile ilgili yaklaşımlarını çok ama çok beğenmem.
İkincisi Lancome'un sanıyorum bu felsefe ile ile yoğrulmuş kurumsal kimliğinin ve pazarlama yaklaşımının bana olağanüstü kaliteli gelmesi.
Üçüncüsü de tabii ürünlerin insanı saran sunumları.
Kendi çektiğim fotoğraf bu dediklerimi yeterince yansıtmayacağından Lancome sitesinden aldım L'Absolu Rouge görselini.
Clarins rujlarım evet çok güzeller ama bu ruj da hakkında bir şeyler yazılmayı hakediyor.
Kapağı açarken başlıyor kullanıcı tatmininiz.
Manyetik alandan çıkan dişil uzanış, dudaklarınızda garip bir doyum hissi yaratarak yayılıyor.
Ve kızarıyor dudaklarınız.
Lancome'un gülü kadar.
Şimdi hazırsınız, eğer dışarı çıkma ihtimaliniz yoksa, bir yudum içecek ve kırmızının gücünü ortaya çıkaran siyah bir elbise ile ve mutlak kaliteli bir müzikle, gecenin sesini dinlemeye.
Artık ne duyarsanız...
Artık ne duymak istiyorsanız...
Onu duyarsınız.
Lancome bu.

İlk okuyucu ve Sally Hansen bacak makyajı heyecanı:)

Adı Deborah:) Bana yazılan ilk yorumun sahibi. Üstelik iç ısıtan güzel bir merhaba. Belli ki çoook güzel bir kadın. Çok belli. İzini süremedim, bir blog bulamadım onunla ilgili ama olsun, bana adresini yazacak ve ben ona ilk okuyucu armağanımı mutlulukla göndereceğim... Teşekkür ederim:)

Gelelim bugünün konusuna. Konumuz henüz bembeyaz, günyüzü görmemiş bacaklarımız ve ilk caprileri, etekleri hangi bacakla giyeceğimiz gerçeği:))))) Solaryum elbette çözümdür ama ben hayatımda bir kere denedim, bana uymadı. Niye bilmiyorum, saatlerimi bir ışığın altında geçirmek fikrini ilk andan itibaren sevemedim. Olmadı. Bir kaç kez güneşe çıkınca iş kendini toparlıyor ama o zamana dek, gelin de giyin geçen sene sezon sonunda aldığınız harika krem keten teği bakalım.

İşte Airbrush o anda devreye girdi ve ben her yazın başı, eczanemden bir şişe alıp, baharı onunla karşılamaya alıştım. Airbrush, Türkiye'ye geldiğinden beri severek kullandığım marka Sally Hansen'ın bacak makyajı ürünü. Bir sprey sonuçta ve kullanma talimatına uygun olarak bacaklarınızda kullandığınızda, elinizde olmadan arada sırada bacaklarınıza bakma ihtiyacı duyuyorsunuz:)) Ne güzel oldular diye... Sally Hansen çok kaliteli bir marka ve benim bacak fondoteni dediğim bu ürün de harika. Fiyatı da gayet uygun, ihtiyacınıza karşılık. Denemenizi öneririm.

Bugün benim Airbrush alma günümdü, artık yarın bir capri veya etek denemesi yaparım hava bir nanik daha yapmaz ise.

İstanbul erguvanlarıyla çok güzeldi bugün, olağanüstü bir renk vardı gökyüzünde, alacalı, bulutlu ama güneşli de... Erguvanlar İstanbul'un hafif bahar makyajı. Sonra Manolya parfümleri sürünecek şehir bir ara... Haa laleleri unutmayalım elbette, onlar baharlık bir şifon elbise makyaj değil tam. İstanbul'un kıvrımlarını mükemmel bir biçimde ortaya çıkaran.

Ah bir okuyucum var minimumda. Hayat ondan güzel belki de. Bacaklara sağlık, o güzel makyajlı bacaklarınızla bol bol yürümeyi ihmal etmeyiniz.


17 Nisan 2012 Salı

Hamilelik çatlakları ve klasik şişenin sırrı

Üniversite yıllarında -yani 90'larda- kozmetik konusunda neredeyse hiçbir şey bilmezdim. Zaten kozmetiğe ayıracak paralarımız da olmazdı bizim. Bir rimel, bir ruj, bir kalem bir de dandik allık makyaj çantalarının içinde ufalanana kadar dolanırdı. Bayatlamak mı? Hayır hayır hiçbir şey bayatlamazdı o günlerde:))))))))))

Biz tazeydik ya öyle gelirdi herşey belki de.... Ekmek bayatlardı sadece ruj değil:)))))
O zamanlar cilt bakımı dendiğinde akla gelen en önemli marka kuşkusuz acıbadem sütüydü. Markasını bilmezdik, beyaz şişe yeşil kapak acıbadem sütü:) Bebak'ın Bebak olduğuna yıllar sonra hamile kalınca vakıf oldum desem abartmış olmam.

Aman karnım çatlamasın telaşında, kim söyledi bilmem yoksa ben mi anımsadım, koşarak bir acıbadem sütü aldım. Hamileliğim boyunca 3 şişe bitti, kimi zaman titizlikle son zamanlara doğru ağırlaşmanın da etkisiyle çoğu zaman unutarak ama mutlak bir güvenle kullandım emektar acıbadem sütümü.

Ha tam hamileliğim sırasında Vaseline de bir çıkış yaptı arada ondan da sürdüm karnıma ama esas oyunca diğeriydi.

Kimi doktorlar cilt yapındır esas olan, hiçbir şey sürmesen de çatlamayabilir veya en iyi kremi sürsen de çatlar diyorlar. Olabilir bilemem. Bildiğim, Bebak Acıbadem sütünün eşsiz bir nemlendirme yeteneği olduğu. Günlük cilt bakım kremi olarak kullanıyor muyum peki? Hayır. Eminim kullanılabilir ve eminim iyi sonuçlar elde edilecektir ama işte orada bir nüans devreye giriyor. Belki sadece pazarlama iletişimin gücünden dolayı yüzüme sürdüğüm ürünün daha özenli olmasını bekliyorum, gerek ambalaj gerek sunum gerekse bana ilettiği mesajlar açısından.

Bu yazıyı yazmaya başlamadan önce www.bebak.com.tr sitesine girdim, belli ki onlar da böyle düşünmüş ve bir çok yenilik yapmışlar sitede. Örneğin makyaj temizleme mendilleri çıkmış ki kesin denemek isterim.

İşte böyle hamilelikte karnımıza ne sürsek diyen anne adayları bu deneyimden yararlanabilirler diye yazmak istedim. Öyle karışık ve o kadar kopyala yapıştır bilgi var ki internette, temiz ve özgün aktarımlar çok önemli.

Sevgiler, saygılar, benim henüz var olmayan izleyicilerim.

11 Nisan 2012 Çarşamba

Tenin fonu!


Fondöten makyaj setimin kuşkusuz en önemli malzemesi. İyi bir seçimle pürüzsüz bir fon, kötü bir seçimle badana hissi verebilen... Bazen ten renkleriyle ilgisiz fondötenler kullanmış kadınlar daha kötüsü genç kızlar görüyorum, müdahale edesim geliyor ama hayat bana çok uzun yılar önce öğretti kimsenin işine karışmamayı.
Son 6 yıldır Clarins'i tercih ediyorum.
Clarins standına en son uğradığımda kızlar, her zaman kullandığım yerine Lisse Minute köpük fondöten önerdiler, onu aldım. Sahiden de özellikle sıcak yaz günleri için, varla yok arası ama son derece etkili bir ten fonum oldu böylece. Varlığı ile yokluğunun sadece görünüşte farkedilmesi, kullananın hissetmemesi bence bir fondötenin en önemli özelliği. Clarins'in cilt bakım ürünlerindeki güvenilir kimliği de bu seçimde çok etkili elbette. Cildinizle bu denli samimi bir malzemenin mutlaka kaliteli olması gerekiyor.
Deneme boyunu edinip kullanın derim.

PS: Okuyucusuz bir günüm daha geçti:)

10 Nisan 2012 Salı

CK Sheer Beauty

Calvin Klein Sheer Beauty ile tanışmamı Bayankuş yazımda anlatmıştım. Ama o koklama tanışmasıydı. O gün, parfüme ihtiyacın mı var saçmalama dedim kendi kendime ama şimdi bu blogu açtım ya, kendimi fena halde iş yapıyormuş zannedip gidip parfümü aldım:)))


Soran olursa biliyorsunuz ben bir kozmetik blogu yazarıyım, böyle şeyleri işim gereği almak durumundayım diyeceğim!!!


Parfümlerin içeriği ile ilgili yazıları nasıl severim. Bu parfümü de şöyle tarif ediyorlar: Tepe noktasında şeftalili bellini akoru, kırmızı böğürtlen özü ve bergamut bulunurken, kalp notasında pembe zambak akoru, yasemin ve lotus var. Ahhhh, şiir gibi!


Parfüm beni hep önce ambalajı ile çarpar, her kadın gibi! Moda dünyasının belki de en şiirli üretimidir bu bana kalırsa. Calvin Klein Sheer Beauty'in şişe tasarımı da gerçekten çok güzel. 


Kokluyorum ve ne hissettiğimi aynen yazıyorum:
- Değişim istiyor bu kokunun kadını!
- Yazı özlüyor.
- Enerjisi kış boyu birikmiş, patlamak üzere.
- Beyaz bir pantolon, türkuaz rengi bir ipek gömlek üzerinde...
- Az önce duştan çıkmışçasına taze, taptaze...


PS: Bu arada daha bloguma kimse yazmadı, okumadı, hatta bence bakmadı bile!!! Issız bir adaya düşmüş gibi hissediyorum kendimi böyle yazarken:) Az önce bir çok kozmetik blogunu gezdim ve moralim sıfır oldu, ne hoş ne yaratıcı hatunlar var. Ben o kadar yaratıcı olabilecek miyim, ziyaretçilerim olacak mı? İlk ziyaretçime minik bir kozmetik armağan etmeyi planlıyorum. Ama ilk ziyaretçi adayım bunu bilmiyor:))) 
Bunu yazarken bir mail geldi ve yeni takıntım Markalonga beni bu kez Channel Mascara ve Eyeliner set  ile tavladı!! Feci halde cazip bir fiyat (90 değil 29.90) ve ziyaretçisizliğin acısını bununla unutmaya çalışacağım!!



"Sizin alınız al inandım..."

Allıklarla ilgili bir kaç şey söylemek isterken aklıma Turgut Uyar'dan bu harika mısra geldi. Çok da yakıştı başlığıma...

Anneannem anlatırdı; eskiden kızlar sevdikleriyle karşılaşacaklarında yanaklarını çimdik çimdik ederlermiş kızarsın diye... O zaman allıklar falan yok elbette, böyle safça güzelleşme çabaları var. Canlarım benim, eminim güzelleşiyorlardır da...

Allık benim olmazsa olmazlarımdan biri.

Fondoten sonrası gözaltı kapatıcı, sonra kalem rimel far üçlüsü, sonra allık ve ruj...

Abartılınca sizi bir anda palyaço yapabilen, doğru kullandığınızda makyajınızı mükemmelen tamamlayan, can katan malzeme.

Yanaklarınızı sıkarak kızartmak istemiyorsanız, şu anda başka bir marka kullanıyor olmama rağmen çok özlediğim Guerlain Terracotta serisini öneriyorum. Guerlain malzemelerinin bence en başarılılarından biridir Terracotta... Size neyin uyacağına seri ile ilgili bilgi aldıktan sonra karar verin. Ben kozmetik standlarındaki kızlara bayılırım, hepsi son derece yardımsever ve işinin ehlidir, size doğru yolu gösterirler.

E bazen hiç aklınızda yokken bir sürü şeyle çıkarsınız reyondan ama bu da onların başarısı, kutlamak gerek:)




Lancome Hydra Zen'in Sihri

Bir krem insanı yatıştırır mı? Yatıştırır.
Lancome'un artık klasikleşen ürünü Hydra Zen'in en önemli özelliği bu.
Kokusu, tuşesi, nem oranı, etkisi, ambalajı, herşeyi ile stres alıcı bir kremdir Hydra Zen.
Dışarı baktım, kış geri gelmiş, kışlık bir şeyler aradım dağıttığım gardrobumda, tam çıkacaktım bir krem süreyim dedim, kışa ve havanın soğuk stresine yakışan tek kremim Hydra Zen'i...
E bi de bu yazıyı yazayım istedim sonra, belki de çıkmam bu soğukta:)
Çocuklar gelinceye dek kendime şöyle bir internet bakımı yapayım.
Daha kimseler bilmiyor bir blogum olduğunu söylemiyorum. O yüzden yorum da gelmez tabii ki, birileri keşfedecek de, yorum yazacak da...
Yine de bakıyorum yorum var mı diye:)))
Geçen gün bir arkadaşa kozmetik gurusu diye bir blog varmış, çok güzelmiş dedim.
İlgilenmedi bile:))
Şimdilik sessiz sedasız ilerleyeyim.

Bir Lancome standına gidip, Hydra Zen ile ilgili bilgi alın. Harika Lancome kızları size mutlaka bir tester verirler, kullanır denersiniz. Bazı ciltlerde sivilce yaptığını duyuyorum, siz mutlaka test edin, beğenirseniz ve ters bir etkisi olmaz ise görüp göreceğiniz en iyi nemlendiricilerden biriyle tanışmış olacaksınız.

9 Nisan 2012 Pazartesi

Bayankuş'tayım her hafta!


Sonunda başardım, Bayankuş'un yazarı oldum.
Meraklısı için kısaca tanıtayım bu siteyi. www.bayankus.com
Bazı bayankuş'lar ki onlar bayan kelimesinin kullanılmasına sadece yanında kuş olduğu durumda izin veriyorlar, bir ağaçta toplanmışlar, yazıyorlar, çiziyorlar.
Kimdir nedir diye araştırdım.
Admine yazdım, bu sitenin sahibi kim diye, bayankuşlar yanıtını aldım.
Yani esas sahibi kim dedim, "Bayankuşlar" yazdı!!
E tamam o zaman ben de bir bayankuşum diyerek sitede yazar olarak yerimi aldım.
İlk yazım beğenildi ve hemen yayınlandı.

İşte o yazı.

Kozmetik Şeyler
Baktım ki ismi Bayankuş diye bir site var hemen kendimi tanıttım ve dedim ki “Bir bayankuş sitesi kozmetiksiz düşünülebilir mi?”… Yanıt vermelerini bile beklemedim: Tabii ki hayır!
Bu ağaçta nasıl ki yapraklar, böcekler, çiçekler ve gayet tabii ki Bay ve Bayankuşlar var, kozmetik dünyası da olmalıydı. Ve işte buradayım. Sadece bir silüet olarak da olsa buradayım.
Kadının -artık erkeğin de ama kabul edin öncelikle kadının- ben kadınım dediği andan beri yakınında kozmetik. Dişil bir şey kozmetik!
Tam böyle yazarken aklıma bir iki gün önce okuduğum bir araştırma geldi. Avrupa genelinde bir araştırma yapılmış ve kozmetiğe en önem veren erkekler hangi ülkeden çıkmış dersiniz? Almanyadan!!! İlginç değil mi? İtalyanı anlarım, Fransızı anlarım da Almana pek anlam veremedim, ama araştırma sonucu böyle! İtalyan erkekleri ise sadece vücut bakımında iddialı! E neyse buralarda çok gezinmeyelim.
Araştırmayı Loreal yaptırmış ve belirttiklerine göre kozmetik dünyası yüzünü fena halde erkeklere çevirmiş durumda. Taptaze bir pazar, haksız da değiller. (Çenesi düşük biriyim biliyorum ama daldan dala konarak yazmayı seviyorum elimde değil. (Hani bu site özgür bayankuşların alanıydı ya zaten:)
Neyse… Yakaladığım kısa ve yararlı notları sizlerle paylaşmaya söz vererek yer aldım burada, sözümde durayım.

- Beni tanıdıkça anlayacaksınız ki tam bir koku delisiyim! Parfüm dünyası beni içine çekiyor ama sadece bir kullanıcı olmakla ve kozmetik reyonlarında gözlerimi kapayarak yolumu bulmakla idare ediyorum. Geçtiğimiz günlerden birinde bir Boyner kozmetik reyonunda işte böyle kapalı göz ilerlerken birden Alobar çarpmışa döndüm. (bu sitenin sahibi ve benim gayet iyi tanığıdımız bir beydir kendisi) Calvin Klein Sherr Beauty ile işte böyle tanıştım. Biraz meyve biraz çiçek, biraz bahar biraz yaz, biraz romantizm biraz şehvet… Karışım müthiş! Kesinlikle dişi ve bence fiyatına değer bir etki! (200′ün biraz üstü) Koklayın, mutlaka koklayın!

- Ruj konusunda klasik kalıyorum biliyorum ama klasikliğimden memnunum! Bence ruj kırmızıdır asla siyah değil, asla ve asla kahverengi değil ve tabii ki katiyen mavi değil eğer bir maskeli baloya gitmiyorsam! Açık söylemek gerekirse öyle şeftali olsun da, görünür görünmez olsun da laflarını da dinlemem. Haaa eğer dudaklarınız kırmızı ve sağlıklı ise evet bir parlatıcı ile görünür kılın onları hiç itirazım yok. Ama değilse eğer tabii ki kızartın, birer gül goncasına dönüştürünceye dek hem de… Sık sık tazeleyerek… Allahtan moda da bu yönde! 2012 yaz bahar aylarında kıpkırmızı dudaklar için, kendi markanızı bulun derim. Benim ruj markam uzun süredir Clarins. Rujda ve fondötende Clarins’ten vazgeçemiyorum.

- Mavi kahverengi ojeler de bana göre değil ama güzel tırnaklarda güzel duruyor. Önemli bir yazının altını çizmek gibi. İtiraz etmiyorum yoksa yaşım belli olacak! Mac, iyi fiyat/kalite oranı ile akıllı bir seçim olur.

- Kozmetik kozmetik diye ortalarda dolanan ben, yeni bir site ile karşılaştım. www.markalonga.com … Fiyatlar inanılmaz ve sitenin konsepti de artık vazgeçilmez olan fırsat sitesi mantığında. Önce tam anlamadım ne oluyor ne bitiyor diye ama siteden içeri girince şaşkına döndüm. Süper ürünler, süper fiyatlara! Markalonga diye arattığınızda, bu fiyatlarla ilgili bir sürü eleştiri ve taklit söylentisi görüyorsunuz ama benim satın aldığım ilk iki sipariş gayet orijinaldi ki bu konuda kül yutacak biri olmadığımı kısa sürede göreceksiniz. Markalonga kozmetik dünyasına özel ilk fırsat sitesi ve bir başka takıntım olan Chanel far setime de sahiden inanılmaz bir fiyatla kavuşacağım yakında!

- Sürekli marka marka diyen ve para harcayan bir kadın olduğumu sandıysanız yanıldınız! Aksine, akşamları bir şişe sodasıyla önce yüzünü temizleyip sonra da kalanını içen, mutlaka arada bir bildiğiniz yaş maya ile kendisine özel bir maske hazırlayan, salata yaparken hıyar kabuklarını yüzüne yapıştıran, ayak tabanlarına Bepanthen süren ve kendisini kozmetikten önce su ve temizlikle yenileyeceğini bilen bir hatunum ben!

İlk yazımda kendimi çok mu ön plana çıkardım yoksa!! Editörüm sen beni uyar gerektiğinde…
Mutlu haftasonları, güzel uyuyun, güzel temizleyin yüzünüzü, su ile oynaşın ve mutlu kalın.